ŞEHİTLİK ve GAZİLİK
DAHA ÜSTÜN MANEVİ BİR MERTEBE YOKTUR
Peygamberlerden sonra en üstün manevi mertebe ŞEHİT’lik ve GAZİ’lik mertebeleridir. Savaşa katılıp şehit olmayanlarda, şehitlere olan müjdelere dâhildirler.
Kur’ân’da “ Ve sakın Allah yolunda öldürülenleri ölüler zannetmeyin. Hayır, Onlar hep diridir, hayattadırlar. Rablerinin katında rızıklanıyorlar. Allahu Teâlâ’nın fazlı kereminden onlara verdiği cennet nimetlerinden meyvelerinden, ferahlık ve sevinç de olarak rızıklanırlar”
Arkadaşlarınızdan, şehit olamayıp kendilerine yetişemeyen, geride kalan mücahit gaziler hakkında şöyle tebşir eder (müjdeler) ki “Ve kuşkusuz Allahu Teâlâ fazlı kereminden müminlerin ecirlerini zayi etmeyeceğini müjde ederler” buyrulur.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz: “Şehitlerin ulaşacakları dereceleri anlatırken, şöyle dedi: Kuşkusuz şehitlerin ruhları cennette yeşil kuşların kursaklarındadır. Yani; cennete göre, cennetin özeldirler. Onlar cennet nehirlerine gelirler, cennet meyvelerinden yerler, cennette istedikleri yerlere giderler. Arşın altında özel kandillerle süslü yerde kalırlar. Cennette bu ilahi ziyafet ve lütufları görünce, dünyada kalıp şehit olamamış arkadaşlarını savaşa rağbet için: “Keşke bizimde kardeşlerimiz bizim ulaşmış olduğumuz nimetleri, Allahın bize neler yaptığını bilselerdi” dediler.
Bunun üzerine Cenab-ı Hak onlara: “Ben sizin adınıza onlara haber verir sizin nasıl mükâfata ulaştığınızı, onlarında aynen sizin gibi bu nimetlere ulaşacaklarını bildiririm” buyurarak, Kuran’da haber verdi. Gazileri de müjdeledi.
Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez. Ancak şehit böyle değil. O, ulaştığı ikramlar, şehitlik sebebiyle olduğu için, o yeryüzüne dönüp on defa daha şehit olmayı ister. Şehitlere mahsus yedi özel mükâfat daha vardır ki; onlardan biride ölürken cenneti ve hurileri görürde, ölüm acısını asla hissetmez.
Hayber savaşı sırasında, kalenin koyunlarının çobanı kuşluk vakti gelip Müslüman oldu. Az sonra kalenin üstünden atılan büyük bir kaya çobanın başına düştü ve hemen orada şehit oldu. Başı feci parçalanmıştı. Sahabe onun başından akan kanlarına kayadan dökülen toprak, kum v.s karışmıştı. Kanını temizliyorlardı. Resulullah (s.a.v) efendimizde başında idi. Bir ara efendimiz birden bire çobana arkasını dönü verdi. Sahabe bundan şüpheye düştü. Çünkü çoban iman ettikten sonra öğle vakti girmeden, hiçbir namaz kılmadan şehit olduğu için acaba imanı kabul olmadı da, Resulullah (s.a.v) ona arkasını döndü gibi bir şüpheye düştüler. Bunun üzerine efendimiz: “Onu siz mi temizlediniz, zannediyorsunuz? Onun kanındaki toprakları temizlemek için cennetten özel ve gayet güzel huriler geldiler. Onun kanını temizlerken hurilerin kolları açıktı. Ben onları görmeyeyim diye arkamı döndüm. Yoksa çoban öyle güzel şehit oldu ki, o anda cennet, huriler ona seyrettirildiği için şehitlik acısını asla duymadı” buyurdular.
Gazilerimizde aynen bu mükâfatlara ulaşacaklardır çünkü onlarda samimi iman ve şehitlik hevesiyle savaşa katıldılar ama ilahi takdir şehit olmak nasip olmadı. Cenab-ı Hak onların bu niyetinden dolayı gazilerede şehitlerin mükâfatını verecektir. Hadis de: “Allah yolunda samimi niyetle savaşa gitmek üzere ayağına toz bulaşan bir kimseye, Allah cehennem ateşini haram kılar” yine “Bir kimse bir gaziyi kucaklarsa, bin tane peygamberi kucaklamış, saygı göstermiş sevabı alır” buyrulmuştur.
İşte bu aşk ve imanladır ki, şanlı Türk askeri Mehmetçik, gittiği her cephede adeta parmağını kalem, kanını mürekkep yaparak, dünya tarih sayfalarına kahramanlık şan ve şeref destanı yazmıştır.
Canlarını feda ederek, bizlere bu cennet vatanı armağan eden şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi saygı ile yâd ederiz.